AZOT
FİKSASYONU VE AZOT BAKTERİLERİ :
Sevgili okuyucular bugün sizlere
Azot bakterilerinden ve toprağa havanın
serbest azotunu fikse eden bitkilerden
bahsedeceğim.Üreticiler hep şunlardan şikayet eder
dururlar.Tüm tarımsal girdilere (ilaç,gübre,tohum,sulama
malz. Vs.) zam geliyorda niye bizim sattığımız
ürünlere zam gelmez,yıllardır meyveler ve
sebzeler hemen hemen aynı fiyattan
gidiyor.Bu konuda üreticilerimiz haklı,geçenlerde
birkaç Basın-Yayın kuruluşlarında, gazete ve
televizyonlarda bu konuyla ilgili bir kaç
haber çıktı.Özellikle marul, maydanoz ile ilgili
haberler oldukça ilginçti.Tarladaki fiyat ile
tüketiciye ulaşan son fiyat arasında % 380
fark vardı.Bu konuda herkese görev
düşmektedir.Üreticiden,ziraat mühendislerine,odalara ve
tüketicilere görev düşmektedir.Bazı projeler yarım
kalmakta,uygulama yapılmamakta,destek ve takipler
yetersiz olmaktadır.Dünya nüfusu hızla artmakta
ve bu artan nüfusun ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla yapılan çalışmalar arasında
bitkisel üretimin veriminin artırılması büyük
önem arz etmektedir.Verim artışını sağlayan en
önemli besin elementlerinden biriside
azottur(N).Azotun temel besin elementlerinden
biri olmasının nedeni,bitkinin organik yapısı içinde
yer alması ve bitkinin daha çabuk
büyümesini sağlamasıdır.Azot tüm bitkilerin
önemli yapısal unsurlarının bileşimi olarak kabul
edilen proteinin yapı taşı olmakla birlikte
klorofil,enzim ve vitaminlerin de yapısında yer
alan önemli bir besin elementidir.Aynı
zamanda azot,tabiatta en yüksek oranda (% 78)
bulunan ama eksikliği en fazla görülen
besin elementidir.Atmosferde bulunan azot(N2)
bitkilerin alabileceği formda (NH4+;NO3-) değildir.İşte
bitkiler çevresindeki bunca azota rağmen bu
elementin noksanlığında fonksiyonlarını yeterince
gerçekleştiremezler.Bitkiler atmosfer azotunun
yarayışlı formlara geçmesi için 3’ lü
bağının 2’li bağa indirgenmesi ve hidrojen
ya da oksijenle birleşmesi gerekir.Diğer bir
ifadeyle bitkiler yukarda da belirttiğimiz gibi
NH4+ ve NO3- formunda ki azotu
kullanabilir.Bununda doğadaki canlılar içinde özellikle
toprakta bulunan serbest ve serbest olmayan
bakteriler (prokaryotik bakteriler) tarafından
gerçekleştirildiği bildirilmektedir (Fritsch.1990) Tarım
toprağının 5 cm derinliğindeki yüzey
tabakasında,dekara 2 tondan fazla bakteri,mantar
Aktinomiset,algler,protozoa gibi toprak mikroorganizmaları
bulunmaktadır.Özellikle ilkbahar ve yaz mevsiminde
topraktaki mikroorganizma sayıları tonlarca canlı
ağılrlığına ulaşmaktadır.Azot ise bu canlıların
yaşaması için makro düzeyde gerekli bir
besin maddesidir.Üstelik karasal ekosistemin
önemli bir bileşeni olan ototrof ve
heterotrof canlılar ortamdaki azotu kullanabilmek
için birbirleriyle rekabet ederler.Bu nedenle
azotun doğal ekosistem içerisindeki mikrobiyolojik
döngüsünde toprak canlılarının rolü oldukça
önemlidir. Dünyada protein gereksiniminin giderek
artması ile mineral azotlu gübre üretimi
ve kullanımı da artarak çeşitli
çevresel sorunlar ortaya çıkmıştır.Bu nedenle
doğada azot bağlayıcı Mikroorganizmalar,özellikle
Rhizobium spp. bakterilerinin baklagil bitkileri
ile ortak yaşamı sonucu gerçekleştirilen
biyolojik azot fiksasyonunun önemi gün
geçtikçe artmaktadır (Gök,2009) Bitkilerin azot
gereksinimi,atmosfer azotunun bakterilerce toprağa
bağlanmasının yanı sıra,mineral gübrelerin
toprağa verilmesi ile de karşılanmaktadır.Günümüzde
bitkilerin azot ihtiyacını karşılamak için
toprağın azot miktarını artırmada önemli
rolü olan baklagillerin ekim nöbetine
konulması yerine çoğunlukla mineral azotlu
gübre verilmesi yoluna gidilmektedir. Bu amaçla
dünya da yılda 50 milyon ton azot
üretilmektedir.Böylece sadece enerji masraflarıylada
kalınmayıp,azotlu gübrenin bir kısmı yıkanma,bir
kısmı denitrifikasyon yoluyla topraktan
uzaklaştığı için kullanılan gübrelerden
optimal şekilde bitkinin yararlanması
mümkün olmamaktadır.Azotlu gübrelerin taban suyuna ve
içme suyuna karışması sonucu çevre
kirliliğne neden olmaktadır.Yine denitrifikasyon
sonucu ortaya çıkan azot gazları küresel
ısınmaya neden olmaktadır.Topraklarımızın büyük
bir kısmı mineral azot yönünden fakirdir
ve azot ya değişik yollarla (denitrifikasyon,yıkanma,volatilizasyon
gibi) bitki kök bölgesinden uzaklaşabilir ya da
immobilizasyonla bitkiler için elverişsiz
formlara dönüşebilir.Bu nedenle modern tarım
uygulamaları arasında azot gübrelemesi önemli
bir yer tutmaktadır.Fakat azotlu gübrelerin
üretim maliyetlerinin yüksek olması ve ya
uygulama esnasında çevreye zarar vermesi
uygulamaları sınırlamaktadır.Azotlu gübre uygulaması
tamamen terk edilemez,çünkü üreticiler bu
uygulamaları defalarca tecrübe edinmişlerdir.Ancak,en
azından fasulye,bakla,bezelye gibi
baklagillerde,simbiyotik azot fiksasyonu (Rhizobium
aşılaması) bitkinin azot ihtiyacının belirli bir
kısmını karşılayabilir.Böylece,azotlu gübre girdisi
azaltılarak net kar artırılmış ve potansiyel
çevre kirlenmesi riski belli ölçülerde
azaltılmış olur.
AZOT FİKSASYONU
NEDİR?
Kısaca atmosferde bol miktarda bulunan
moleküler azotun amonyum formlarına indirgenerek
bitkiye yarayışlı duruma geçmesine azot
fiksasyonu denir.Sadece bazı bakteriler(Rhizobium,Clostridium,Azotobacter,Klebsiella,Bacillus,Amylobacter),mavi-yeşil
algler (Anabaena,Nostoc,Calothrix,Oscillatoria)
mantarlar (Mycorrhiza) atmosferdeki bu
azottan doğrudan yararlanabilmektedir.Bunlardan Rhizobium
spp. Bakterileri konak seçici olup,Leguminocae
(baklagiller) familyasındaki bitkilerle birlikte
bulunur ve bu bitkilerin köklerinde
nodüller oluşturarak azot fiksasyonunu
gerçekleştirirler.Dünyada ve ülkemizde nüfus
hızla artmakta ve azotlu gübre üretmek
için gerekli enerji kaynakları
azalmaktadır.Dolayısıyla biyolojik azot fiksasyonunun
değeri giderek anlaşılmaktadır.Dünyada fotosentezden
sonra en önemli olay kabul edilen
azot fiksasyonu,ekologlar,bitki fizyologları ve
ziraatçılar tarafından üzerinde en çok
çalışılan konulardandır.Azot fiksasyonu genel
olarak üç yolla gerçekleşmektedir.
1—BİYOLOJİK
OLMAYAN AZOT FİKSASYONU
Azot atmosferden biyosfere yağmur
sularıyla çözünmüş olarakta geçer.Yağmur
sularındaki azot formu amonyum ve nitrat
olmasına rağmen,albuminoid azot olarak da bilinen
ve atmosferde süspansiyon halinde bulunan
toz tanecikleri ve koloidal organik artıklardaki
organik azot gibi çeşitli azotlu
bileşiklerde bulunmaktadır.Atmosferdeki azot gazı
,doğal hav
a olayları (şimşek,yıldırım)
sonucunda bitkilerin kullanabileceği azot formuna
dönüşür ve bitkiler azotu bu yolla
temin eder.Bu şekildeki azot fiksasyonu diğerlerine
göre daha azdır.
2—ENDÜSTRİYEL AZOT
FİKSASYONU:
Endüstriyel azot fiksasyonunda moleküler
azotun amonyağa çevriminde 400 Co sıcaklık
ve 200-350 atm. Basınca ihtiyaç duyulur.Enerji
masrafları hem yüksek hemde çevre kirliliği
oluşmaktadır.
3—BİYOLOJİK AZOT FİKSASYONU:
Atmosferdeki elementel azotun
mikroorganizmalar tarafından fikse edilmesine
denir.Biyolojik azot fiksasyonu da simbiyotik ve
simbiyotik olmayan fiksasyon olmak üzere
ikiye ayrılır.
3-a-SİMBİYOTİK OLAYAN
AZOT FİKSASYONU
Atmosferik azotun toprak ve su
ekosistemlerinde serbest olarak yaşayan ve nitrogenez
enzimine sahip mikroorganizmalarca fiske
edilmesine denir.Yapılan araştırmalara göre dünya
üzerinde 30 milyon ton azot bu
şekilde fikse edilmektedir.(A.Ü.Tümer;N.Şahin).Bu
şekilde azot fikse eden bakteriler dört
gruba ayrılır.
--- Heterotrofik
bakteriler(Azotobacter,Clostridium,Achromobacter,Azotomonas,Pseudomonas,Bacillu
polmyx cinsleri)
--Kemoototrofik bakteriler
(Methanobacillus amelianskii)
--Mavi-yeşil algler
(Anabaena ,Anaboenopsis,aulosira,Calothrix,Nostoc)
--Fotosentetik bakteriler
(Chlorobium,cbromatiumi,Rhodomicrobium spp.)
3-b-SİMBİYOTİK AZOT
FİKSASYONU
Biyolojik azot fiksasyonu,dünya yüzeyinde fikse
edilen azotun % 70 ‘ini kapsamakta,bunun da
% 50’ sini simbiyotik azot fiksasyonu
oluşturmaktadır.Simbiyotik yolla azot fikse eden
bakteriler 3 gruba ayrılır.
--Baklagil bitkilerinin köklerinde yaşayan
bakteriler
--Bazı bitkilerin yapraklarında yaşayan
bakteriler
--Baklagil olmayan bitkilerin köklerinde
ve üzerinde yaşayan bakteriler
Simbiyotik azot fiksasyonu özellikle
baklagillerle ortak yaşayan Rhizobium
bakterileri yapmaktadır.Simbiyotik yaşayan bu bakteriler
“konukçu “ denilen baklagilin kökleri üzerinde
yaşarlar.Bakteri bu konukçu bitkiden kendi
ihtiyacı olan karbonhidratları alırken, havadan
aldığı azotu konukçuya verir.Karşılıklı işbirliği
esasına dayanan bu yaşam biçimine “simbiyotik
yaşam “denir.Rhizobium bakterisi konukçu bitki
üzerinde nodül denen yumrular meydana
getirir ve bu yumrular içerisinde azot
fiksasyonu yapar.(RESİM-1) Her bitki kendine özgü
bakteri istemektedir.Rhizobium bakterilerinin toprağa
fikse ettikleri azot miktarı ortalama 200
kğ/ha/yıl dır.Bu miktar,bitki iyi bir
gelişme gösterirse ,azot fikse etme gücü
yüksek şuş ile simbiyotik yaşama girerse ve
toprak azotlu gübre bakımından fakir ise
500 kğ/ha/yıl değerine kadar çıkabilmektedir.Görüldüğü
gibi baklagillerle 1 hektarlık toprağa bir
yıl içerisinde yaklaşık olarak 200-500 kğ
arasında azot kazandırılabilmektedir.Rhizobium cinsi
bakteriler Rhizobiaceae familyasına dahildirler.Bunlar
genetik olarak farklı,fizyolojik olarak heterojen
bir grubu oluştururlar.Rhizobiumlar çok düşük
oksijen varlığında da gelişebilen bakterilerdir.Optimum
gelişme sıcaklıkları 25-30 C0 dir, gelişme
PH ları 6-7 arasındadır. Baklagillerden toprağa
azot kazandırılması isteniyorsa, baklagiller tam
tohuma durdukları zamanda toprağa
karıştırılmalıdır.Baklagil bitkileri münavebeli olarak
dikilmelidirler,kendinden sonra gelen bitkilerin
verimini artırır.Özellikle çok derinlere giden
baklagil kökleri toprağın yapısını
iyileştirir.Günümüzde,Rhizobium aşı uygulamaları ,Avrupa
ve Amerika’ nın yanı sıra önemli fasulye
üreticilerinden olan Meksika ve Brezilya’ da da
yaygındır.Simbiyotik azot fiksasyonunun yeri
intensif tarımda oldukça sınırlıyken,extensif
tarım için pek çok fırsatlar ortaya
çıkmaktadır.Gelişmekte olan çoğu ülkede,azotlu
gübrelerin kullanılabildiği yüksek gelir getiren
ürünler hariç tutulursa,azot fiksasyonu baskın
azot girdisi olarak tarım sistemlerinde
kullanılmaktadır.Bu tür bir tercih gübre
fiyatlarının pahalı olması,Pazar değişiklikleri
ve düşük ya da düzensiz yağış nedeniyle
azotlu gübre kullanımı ekonomisinin etkilenmesi
sonucu oluşmaktadır.Örneğin, Döberiener et ark. (1995)
Brezilya ‘da baklagil ve ilişkili azot fiksasyonu
yoluyla yılda 1.8 milyar dolardan daha
fazla ek gelir sağlandığını hesaplamıştır.Bu
yüksek rakama ulaşılmasının arkasında ,azot
fiksasyonu üzerinde,özellikle de Dr. Döberiener’in
laboratuarında yıllardır devam eden çalışmaları
yatmaktadır.Türkiye’ de bu konuda çok fazla
bir araştırma yapılmamıştır,yeni yeni bazı
Üniversitelerimizde çalışmalar yapılmaya
başlanmıştır.Bir rizosfer bakterisi olan
Azospirillum’ un bitki gelişmesi üzerindeki
olumlu etkileri arasında,bitkilere İndol asetik
asit (İAA), giberellin ve sitokinin gibi fitohormonlar
vermesi (Patten and Glick,1996; Rademacher-1994)
azot fiksasyonu (Boddey and Döberİenier,1988),
nitrit oluşumu (Bothe ve ark,1992), bitki
gelişmesindeki genel iyileşmeler (Fallik ve
ark,1994),ve mineral alımının artırılması (Bashan
ve ark.,1990) sayılabilir.Fasulye çeşitlerinde
Azospirillum ve Rhizobium aşılaması nodülasyonu
ve bitki gelişmesini daha fazla
artırmıştır.Ayrıca Baklagillerde bakteri
aşılamasının vejetatif gelişme,kuru madde
oluşumu,dane verimi,nodül oluşumu,nodül ve danede
azot içeriğini etkilediği bir çok
araştırıcı tarafından ortaya konmuştur.
NODÜL OLUŞUMU NEDİR?
Bitki köklerinin bakterilerle enfekte
olmalarından sonra 3 aşamada nodül oluşumu
gerçekleşir.Birincisi;enfeksiyon öncesi dönemdir.Bitkinin
kök bölgesinden bakterileri uyarıcı ve
davet edici kimyasal maddeler salgılanır.Bu
maddelerin salgılanmasından sonra bitki kök
tüylerine tutunan bakteriler,bir kök gelişim
hormonu olan ve kılcal köklerin özel
bir şekil almasını indol asetik asit
(İAA) ve kök hücrelerini esnek duruma
getiren poligalatunaz (PG) enzimi salgılanır.Her iki
metabolit kök hücrelerini bakterinin girebileceği
esnek bir yapıya çevirir.İkincisi;enfeksiyon
şeridinin oluşmasıdır.Kök hücrelerine giren
bakterilerle birlikte kök tüyü boyunca korteks
hücrelerine uzanan “enfeksiyon şeridi” ya da
“ enfeksiyon iplikçiği” adı verilen bir
borucuk oluşur.Bu oluşumun görevi bakterilerin
korteks hücresine kadar taşınmasını sağlamaktır.Bu
sırada bakteriler hızla çoğalır,nodül oluşumunu
başlatırlar.Üçüncüsü;nodül oluşumu aşamasıdır.Enfeksiyon
şeridi korteks bölgesinde tetraploid hücreye
ulaşır.Bu ve etrafındaki komşu hücreler
hızlı bir bölünme ile çoğalır ve kök
hücre stoplazması içinde dağılırlar.Çoğalma
olayından sonra bakteriler karakteristik çubuk
ve ya kısa çubuk şekillerini kaybederek iri
yapılı,X,Y ve ya düzensiz şekiller
alırlar.Rhizobium bakterilerinin bu formuna
bakteroid denir ve azot fiksasyonu yalnızca
bakteroid formda gerçekleşir.Bitki cins ve
türüne göre,çevre koşullarına bağlı olarak
azot fiksasyonu enfeksiyondan 10-21 gün sonra
başlar.Nodüllerin aktif olup olmadığını anlamak
için,nodüller patlatılır;iç rengi kırmızımsı-sarımsı
gibi canlı bir renk ise nodül
aktiftir.Pembemsi,yeşilimsi-kahverengi gibi soluk renk
ise nodül aktif değildir.Böylece bitkiye ek
gübre verilip verilmiyeceğine karar verilebilir.
AZOT FİKSASYONUNA
NELER ETKİ EDER?
Bakteriler tarafından fikse edilen
azot miktarı üzerine bir çok faktör etki
eder.İyi bir azot fiksasyonu için:
--Etkili bir nodül oluşumu için
konukçu ile Rhizobium bakterisi uyum içinde
olmalıdır.
--Rhizobium bakterisi toprakta diğer
mikroorganizmalarla rekabet ederek hayatta
kalabilmeli.
--Yukardaki iki durum gerçekleştikten
sonra fiksasyon için diğer çevre
koşullarıda uygun olmalıdır.
Azot fiksasyonuna bakterinin türü,konukçu,besin
elementleri,toprak sıcaklığı,toprak nemi,toprağın PH
‘sı,tuzluluk etki eder.Herhangi bir besin
elementinin eksikliği ya da fazlalığı fiksasyonu
direkt ya da dolaylı olarak etkiler.Düşük
miktarda ki azot nodül
oluşumunu teşvik ederken artan azot dozları
nodül teşekkülünü,nodüllerin sayısını ve
büyüklüğünü azaltarak azot fiksasyonunu
düşürmektedir.Meral ve ark. (1998) ;Kaya
ve ark. (2002) bu durumu doğrulayıcı
sonuçlar elde etmişlerdir.Topraktaki fosfor ve
potasında azot nodülü oluşumuna etkisi
vardır.Toprak sıcaklığı hem nodül teşekkülü
hem de nodül aktivitesi üzerine
önemli ölçüde etki yapmaktadır.Düşük toprak
sıcaklığında nodül oluşumu azalır,kök tüylerinin
enfeksiyonu gecikir.Nitrogenez enziminin aktivitesi
azalır.Düşük ve yüksek hava sıcaklığı
fotosentezi etkilediği için azot
fiksasyonu sınırlandırılır.Genel olarak 30 C0 ‘
nin üzerindeki sıcaklıklar azot fiksasyonunu
azaltmaktadır. Kurak ve yarı kurak
bölgelerde bitkiler nem stresinde olduğu
için fikse edilen azot miktarı azalır.Yine
toprakta ki su fazlalığında toprakta hava
kapasitesi düştüğü için fiksasyon olumsuz
etkilenir.Rhizobium bakterileri PH’ sı 4,6—8,5
arasında olan topraklarda gelişebilirlerken ;en
iyi çoğalmayı PH ‘sı 6,8 olan
topraklarda gerçekleştirmektedirler.Düşük PH şartlarında
rhizobium bakterilerinin gelişme ve
çoğalması azalmakta,etkisiz bakterilerin sayısı
artmakta ve enfeksiyon olumsuz yönde etkilenmektedir.Yine
asidik topraklardaki besin elementleri ile
bazik topraklardaki besin elementlerinin azlığı
yada çokluğu fiksasyonu etkiler.Topraktaki tuz
varlığıda fiksasyonun derecesini
etkiler.Tuza maruz kalan bitkilerde toksik iyonların
bitki dokusunda birikimine bağlı olarak
enzim aktivitesi bozulmaktadır.Fotosentez yine
tuzdan etkilenen bitkilerde azalacağı için
solunum artar,nodülasyon ve nodül aktivitesi
azalır.Tuzlu koşullarda Rhizobium aktivitesi
ve nodül oluşumu olumsuz yönde
etkilenir.
YEŞİL
GÜBRELEME
Baklagil ya da baklagil
olmayan bitkilerin çiçeklenme dönemi sonunda
uygun şekilde parçalanarak toprağa karıştırılma
olayına “ yeşil gübreleme” denir.Yeşil gübreler,toprağa
ekilecek yeni ürünün yaralanabileceği azot
ile diğer besin maddeleri
yönünden katkıda bulunurlar.Toprağa
organik madde ve azot kazandırarak toprağın
verimlilik gücünü artırırlar,toprağı erozyondan
korurlar.Toprağın fiziksel şartların düzelterek
bitkilerin besin elementlerinden daha fazla
yararlanmalarını sağlarlar.Bir çok denemelerle bu
verim artışının % 20 ile % 100 arasında
olduğu tespit edilmiştir.Yeşil gübre bitkileri
yaklaşık olarak % 90 çiçeklendikleri zaman
uygun şekilde toprağa karıştırılarak toprakta
parçalanması sağlanır.Ürünlere göre azot
kazançları aşağıdaki tabloda verilmiştir.Elde
edilen azot kazancının gübre olarak
değeri,ekilen baklagilin cinsine bağlı olarak
33-114 kğ amonyum sülfata, 27-92 kğ amonyum
nitrata eşittir.
BİTKİ GELİŞİMİ VE KÖK BAKTERİLERİ
Toprak çok sayıda
mikroorganizmayı bünyesinde barındırır.Bu
mikroorganizma toplulukları arasında bitki
kökleri ile ilişkili olan bakterilere kök
bakterileri denir.Bitki gelişimini uyaran kök
bakterilerinin bitki gelişimini uyarıcı etkisinin
yanı sıra hastalıklara özellikle de toprak
kaynaklı patojenlere karşı biyolojik savaşta
etkili oldukları bilinmektedir (Kloepper,1993;Lucas ve
ark.,2000).Bugün dünyada pek çok ülkede
bitki gelişimini uyaran kök bakterilerinin
bitkilerde verimi artırıcı etkisi üzerinde
çalışılmaktadır.Suudi arabistan’ da bitki
gelişimini uyaran kök bakterilerinden olan
Bacillus polymyxa ile yapılan bir çalışmada
bakteri,hem Fusarium graminearum ve
Cochliobolus sativus etmenlerinin neden
olduğu buğdayda kök çürüklüğünü azaltmış
hemde üründe % 102 oranında artışa
neden olmuştur.Bugün dünyanın pek çok
ülkesinde,hem bitki gelişimini uyaran hem de
biyokontrol ajanı olarak hastalıkları
önleyen bu kök bakterileri ile ilgili
yapılan çalışmalar incelendiğinde bitki
gelişimini uyaran geneldeenuslar arasında öz,Bacillus,Lactobacillus,Paenibacillus,Arthobacter,Streptomyces,Pseudomonas,Burkholderia Comamonas,Agrobacterium,Alcaligenes,Enterobacter,Pantoae,Klebsiella,Xanthomonas,Serratia,Rhizobium,Bradyrhizobium,Azosprillium,Azotobacter gibi
genuslarda yer aldığı görülmektedir.Bu
gellikle Pseudomonas ve Bacillus’lar
bitki gelişimini uyarıcı etkilerinin yanı
sıra patolenler açısından çok iyi
antagonistik özelliklere sahip olmaları nedeniyle
de dikkat çekmektedirler.Yine yapılan bir
çalışmada IAA üreten Pseudomonas
putida GR 12-2 ve Enterobacter
cloacae CAL 3 ile kanola ve
domates bitkilerinin inokülasyonu sonucu
fide köklerinin gelişimi önemli ölçüde artmıştır
(Patten ve Glick,2000).Rhizobium ve
BradyrhizobiumStrainleri,Rhizoctonia solani AG4,Fusarium
solani,F.oxysporum ve 2 Fusarium spp. ye
karşı denenmiştir.Hem invitro da hem de in vivo
da yapılan denemelerde Sinorhizobium
meliloti Bu 5 adet fungusa karşı
antibiyosis aktivitesi göstermiştir.Azot bağlayan
bu bakteri aynı zamanda bitki gelişminde
5 44 oranında artış meydana getirmiştir (
Gurfinkel ve Perticari,2000).Phyllobacterium
strain 29-15’ in varlığında kolza
bitkisinin azot alma oranı % 80 artış
göstermiştir (Larcher ve ark.,2000)Tarımsal üretimde en
önemli girdi olan azot,protenlerin yapısına
katılması nedeniyle her canlının hayatında
önemli bir rol oynamaktadır.Atmosferde en
yüksek oranda olan azot,aynı Zamanda
tarımsal üretimde eksikliği en çok görülen
bir elementtir.Hiç bir canlı atmosferdeki
bu azottan doğrudan faydalanamamaktadır.Elementel
haldeki bu azotun amonyum formlarına
indirgenmesi gerekir.Bu da ancak yukarda
anlattığımız canlılar sayesinde olmaktadır.Son
yıllarda Ülkemizde de bu konuda çalışmalar
yaygınlaşmıştır.Üreticilerimiz için daha ekonomik
olan ürünler bir çok firmalar tarafından
araştırılmış ve kullanılmaya sunulmuştur.Çevre
kirliliği de göz önüne alınarak bu tür
bakterilerin kullanımını yaygınlaştırmamız gerekmektedir.
ZİR.MÜH. MUSTAFA FERSİZ'İN HARMAN TİME OLAN NİSAN AYI YAZISINDAN
ALINTIDIR.
Leave A Comment